ÖLÜM, DÜNYA, MAHŞER, ŞEHİTLİK, CENNET VE CEHENNEM

Şu aralar zengin, meşhur ve makam sahibi insanların vefat haberlerini sıkça paylaştık. En son Mustafa Koç ve Kamer Genç vefat etti. Mustafa Koç’un cenaze töreni günü ismini bile bilmediğimiz kahraman şehit üsteğmenimizin cenaze töreni de vardı. Bu sebeple başlıkta belirttiğim konulara değinmek ve düşündürmek istedim.

Malum, günlük hayatımızda birçok bilmişin ve hatta yakınımızın “hayat kısa günü yaşamak ve mutlu olmak lazım” diye tavsiyelerini duyarız. “Ye, eğlen, gül ve gez” diye de eklerler.

Hayatın kısalığı ve ölümün her an gelebileceği düşüncesi zor ve rahatsız edici bir durum olduğu kadar düşündürücüdür de.

Öyle ya güzel güzel yaşarken ölmek veya bir sevdiğimizi kaybetmek aklın kavrayacağı ve kabul edebileceği bir durum değil. İşte burada ölüm ve sonrasını düşünmek, insanın, niçin var olduğunun (yaratıldığının), ölünce kurda kuşa yem olup tamamen yok mu olacağının, ölümden sonra sonsuz bir hayat var mı, yaptıklarının hesabı sonucu cennete mi cehenneme mi gideceğinin değerlendirilmesi büyük anlam taşımaktadır. Yine ölümden kurtuluşun olmadığını kavramak da ayrıca büyük önem arz etmektedir.

Şimdi bu söylediklerimi en son ölümlerle somutlaştıralım. Mustafa Koç ve Kamer Genç büyük bir zenginlik itibar ve tanınmışlık içinde yaşadılar. Dünya onların etrafında dönüyordu. Diğer yanda ise şehit olan üsteğmenimizi kimse tanımıyordu. Bu askerimiz ve ailesi gelecekte rütbe almak ve general olmak düşüncesini taşıyordu. Asker olmasına rağmen belki Harp Okuluna girerken ölümü (şehadeti) bile düşünmüyordu. Fakat o an geldi ve vatanını, bayrağını ve dinini savunmak durumunda kaldı ve her gün silah arkadaşlarının şehadetini yaşarken kendisinin bu sonu yaşayabileceğini yakinen düşünür oldu. İşte bu durumda, bu üsteğmenimiz ancak Allah inancı ve bu iman üzere ölümün şehadet olacağını ve şehitlerin asla ölmeyeceğini, cennetin var olduğunu ve en güzel köşesinin kendisi için hazırlandığını yüreğinin en derininde hissettiğinde, ölümden asla korkmayacağını ve seve seve ölüme koşacağını bütün benliğinde yaşamaya başlamıştır.

Şimdi Mustafa Koç örneğini alırsak, yaşarken ki ihtişam ve zenginliğinin toprağa verilinceye kadar olduğunu toprağa girdikten sonra ise bu büyük ihtişamın sona erdiği gerçeğini kabul etmek zorundayız. Allah, cennet ve cehennem inancı olmayan bir kişi için ölüm yok oluştur. Hayattaki bütün kazanımlarının anlamsızlığı ve hayatın ne kadar kısa olduğu gerçeği ayan beyan ortadadır ve çok acı veren bir durumdur. Yaratıldığını kabul etmeyen ve rastgele dünyaya gediğini, anlamsız şeyler için çalıştığını düşünmek de ağır bir travmadır.

Gerçekte ise ölüm, yaratılmanın ve yaşamanın anlamını en güzel şekilde göstermektedir. Allah Kur’an-ı Kerimde “ölüm en büyük ibrettir” diye belirtmiştir. Mademki öleceğiz o zaman niçin yaratıldık ve ne yapmalıyız düşüncesi hayatımızı anlamlandıracaktır.

Allah’ın varlığına, birliğine, güç ve kudretinin sonsuz olduğuna bütün kâinata bakan bir insan iman edecektir. İşte bu imanı kazandığımızda yüce yaratıcının bizi yaratmasının bir sebebi olduğunu, adil olması gerektiğini ve bu adil zatın iyi ile kötüyü mutlaka ayıracağını ve sonunda mükâfat ve ceza olduğunu anlarız.

Allah mukaddes kitabımızda “biz insanları ve cinleri ancak bize ibadet etsinler diye yarattık” demekte ve Allah’a ve peygamberine mutlak itaat etmemiz gerektiğini belirtmektedir. Yine Allah birçok ayet-i kerimede cennet ve cehennemi ayrıntıyla bizlere anlatmaktadır. Peygamber efendimiz öldüğümüzde malımız, mülkümüz, evlatlarımız, şan ve şöhretimizin toprağa verildiğimizde geri döneceğini, ancak amellerimizin bizimle beraber olacağını ölüm sonrasına hazırlıklı olmamız gerektiğini hadis-i şeriflerinde belirtmektedir.

Sonuç olarak, hayatımızı Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak yaşadığımızda sonsuz bir cennetle mükâfatlandırılacağımızı bilmek bir mümin için büyük bir mutluluktur ve ölüm bir son değil başlangıçtır ve Allah’ı sevgili edinenler için sevgiliye kavuşmaktır. Kur’an’da belirtildiği gibi Allah’tan geldik ve Allah’a döndürüleceğiz.

Evet, inansalar da inanmasalar da ölüm her insan için mukadderdir ve bir son değil sonsuzluğun başlangıcıdır. Bu sonsuzluk cennet olabileceği gibi cehennem de olabilir. İnsanların hayatlarında hangisini hak ettiği kendi elindedir. Allah adildir ve hak ettiğimizi bize verecektir.

Bir ölüm haberi aldığımızda en çok düşünmemiz gereken bir andır ve yaptıklarımız ve yapmadıklarımız bir sinema şeridi gibi gözümüzün önünden geçmelidir. Bu derin duygu ve düşünce içinde yapacağımız muhasebe bize yeni bir başlangıç olabilir.

Unutmayalım, Allah Gafurdur ve Rahimdir. Tövbeleri kabul edendir. Biz de bu ölümleri bir fırsat bilerek, geçmişimiz için gönlümüzün en derininden tövbe ederek, Allah yolunda güçlü, imanlı ve Allah’a sevgili ve peygamber efendimize layık bir ümmet olmak şuuruyla bir başlangıç yapalım. Allah bizleri tövbeleri ve ibadetleri kabul edilen ve günahları af edilen kullarından eylesin. Allah’a emanet olun.

Uz. Dr. Cengiz Sandıklı       25.01.2016

İzmir 1. Bölge 25. Ve 26. Dönem M. V. Aday Adayı

Güzelbahçe Bel. Bşk. Adayı

Yorum Yaz