15 TEMMUZ NİÇİN YAPILDI ŞİMDİ ANLAŞILDI
Posted in Günlük Görüş ve Yorumlarım on 16 Ekim 2016
Değerli kardeşlerim, ülkemizde her şey 3 Kasım 2002 seçimleriyle değişti. O tarihten itibaren R. T. Erdoğan liderliğindeki Ak Parti iktidarıyla cumhuriyet tarihi boyunca teslimiyetçi, kendisine verilen rolü oynamaya çalışan, ensesine vur ağzındaki lokmayı al anlayışı yerle bir oldu. Artık kendine inanan şanlı tarihinden, imanından, ceddinden ve milletinden aldığı güçle bulunduğu yere razı olmayan, olan tarih boyunca cihanı yönetmiş Türk milletinin en yükseklere layık olduğu inancıyla planlar hazırlandı. Müthiş bir enerjiyle ve yıllarca biriken heyecanın verdiği bilgi birikimiyle Türkiye atağa geçti. Büyük imar, ekonomik ve yatırım hamleleri yanında milli ordu için planlar yapıldı. Artık başbakan Erdoğan hedefi çok yukarılara çıkardığımızı ve Türk İslam dünyasının liderliğine soyunduğumuzu, milletin ayağındaki prangaların çözülmesi gerektiğini söylüyordu. Bu hedef sözde kalmayıp gerçekleşmeye başladı. Önceleri, ABD ye Ortadoğu’da yaptığı planlar Türkiye’siz gerçekleşmez diyerek gücümüzü kabul ettirdi ve Bush’un ilan ettiği BOP un eşbaşkanı olarak tanımlandı. Bu, ABD ye teslim olmak değil ABD ye Türkiye’nin gücünü kabul ettirmek ve dünyaya ilan etmek demekti. ABD nasıl olsa Türkiye’yi yönetirim düşüncesiyle başlangıçta buna razı oldu. Fakat Erdoğan’ın ABD tarafından yönetilemeyeceğini anlayınca iktidardan uzaklaştırmak için daha önceleri yaptıklarını yapmaya yani darbe yapmaya çalıştı. Bu amaçla 27 Nisan 2007 muhtırası, sonra AYM nin 367 garabeti ve 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde Ak Partinin yani Erdoğan’ın % 47 oy oranıyla iktidarını perçinlemesiyle son kozunu oynayarak AYM de Ak Partiyi kapatma davası açıldı.
Bütün bunlara rağmen her yapmak istedikleri hain girişimin milletin şamarıyla yüzlerinde patlamasıyla Ak Parti daha da güçlendi. İşte bu safhada Erdoğan artık Türkiye’nin üzerindeki bütün zincirleri kırarak atılım ve yatırımları hızlandırdı. Millet üzerindeki bütün kısıtlamaları, çıkardığı yasalarla kaldırdı.
Bu güçle 29 Ocak 2009 Davos toplantısına gelindiğinde Erdoğan, Şimon Peres’e “siz çocuk katilisiniz, one minute” çıkışıyla bütün İslam ümmetinin kalbinde büyük bir heyecan uyandırdı ve yer edindi. Türk Milleti başbakanını bağrına bastı. İşte, ABD ve batı için Erdoğan bardağı taşırmıştı. Sadece bununla kalmıyor Suriye lideri Beşer Esed’le ortak kabine toplantıları ve askeri tatbikat yapıyor, Mısır’da Hüsnü Mübarek ile kucaklaşıyor, Libya lideri Erdoğan’a madalya takıyor, cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül Mısır meclisinde konuşuyor, Tunus’ta Tunus bizimle aynı bayrağımız bile neredeyse aynı diyerek bir İslam birliği oluşturuyor ve İsrail’i bir çembere alıyordu.
Bu strateji emperyalistler ve İsrail için çok tehlikeli idi ve bu zincirin ve birliğin kırılması gerekiyordu. Ayrıca Erdoğan Balkanlarda Bosna Hersek, Makedonya, Arnavutluk, Kosova ile birliktelikler oluşturuyor ve Azerbaycan ile bir millet 2 devlet zihniyeti ile kucaklaşıyordu. Bunlar emperyalistlerin çıkarlarının yok edilmesi demekti. Madem Erdoğan devrilemiyor, o zaman bu zincir içinde yönetimler yok edilmeliydi ve Arap Baharı sloganıyla başlatılan Türkiye liderliğini kabul etmiş devletler artık devlet olmaktan çıkıyor, yönetilemez hale getiriliyor ve iç çatışmalar körükleniyordu. Buna rağmen Mısır’da Mursi cumhurbaşkanı seçiliyor ve Erdoğan’ın yolunda olduğunu ilan ediyor, Libya’da Kaddafi sonrası yeni oluşan yönetim İstanbul’da toplantılar yapıyor Türkiye ile kucaklaşıyor, Tunus’da El Nahda hareketi yönetime geliyor ve Erdoğan’ın izinden gidiyordu. Sonunda, Suriye’de Beşer Esed’in gönderilmesi için ABD tarafından girişimler başlatıldı. Erdoğan VE Davutoğlu Esed’i defalarca uyarmasına ve demokratik atılımlar yapmasını yoksa iç savaş çıkacağını söylemesine rağmen Rusya ve İran’a güvenen Esed direndi ve sonunda iç savaş başladı. Türkiye böyle bir durumda aynı, Mısır, Libya ve Tunus’taki gibi halkın yanında yer aldı. ABD başta Esed’i göndermek isterken ÖSO nun Türkiye liderliğinde toplanması üzerine bu sefer Libya ve Mısır’daki kendileri için hata olan davranıştan vazgeçerek Esed’in kalması ve Suriye’nin tamamen bölünmesi planını gerçekleştirme yoluna gitti. Çünkü, Suriye bütün kalırsa yeni yönetim mutlaka Türkiye iradesine girecekti. Bu ise İsrail, ABD ve batı için kabul edilemezdi.
Emperyalistlerin kafasındaki plan Irak’ta olduğu gibi devletleri devlet olmaktan çıkarmak, yönetilemez hale getirmek ve gerekirse devletçiklere bölerek kendi uyduları olan devletçikler oluşturmaktı.
Burada, aynı zamanda emperyalistler için büyük tehdit olmaya başlayan Türkiye’de bölünebilirse bölünmeli, bölünemezse zayıf düşürülmeliydi.
Bunun için Türkiye’de yapılan seçimler hedef alınarak yoğun bir siyasi propaganda başlatıldı. Önce gezi olayları gerçekleştirildi. Bu olaylarda emniyet ve yargı içinde FETÖ cü çete ilk olarak kullanıldı. Fetöcü basın yoğun negatif ve kara propagandaya başladı. Bundan önce 7 Şubat 2012 de MİT müsteşarı Fetöcü yargı tarafından alınmak istendi. Erdoğan bu oyunu fark ederek (Allah’ında yardımıyla. Malum hain çete Erdoğan’ın ameliyat olacağı saatleri seçmiş fakat Allah’ın inayetiyle ameliyat o saatlerde gerçekleşmemişti) olay önlenmişti.
Gezide yapılmak istenen kalkışma büyük bir basiretle önlenmişti. Fakat bu olaylar Erdoğan karşıtı cepheye cesaret vermişti. Erdoğan Fetönün farkına varmış ve insan ve para kaynağının ilk kademesi olan dershanelerin kapatılmasını gerçekleştirince Fetö 30 mart seçimleri öncesi planladığı 17 ve 25 Aralık yargı ve emniyet darbe girişimini öne almak zorunda kalmıştı. 17-25 Aralık sürecinde millet yine Erdoğan ve Ak Parti etrafında kenetlenmiş, önce 30 Mart 2014 yerel ve sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 10 Ağustos 2014 de R. T. Erdoğan’ı ilk defa doğrudan seçimle ve bütün karşıtların birleşmesine rağmen cumhurbaşkanı seçmişti.
Bunun üzerine PKK kartı oynamaya başlanmış ve 6-7 Ekim 2014 de yine bir kalkışma denemiştir. Bundan sonra 7 Haziran 2015 seçimleri hedef alınarak yoğun bir kara propaganda ile HDP nin barajı aşması için adeta Erdoğan’a savaş açılmıştır. 7 Haziranda Ak Parti tek başına iktidar olamayınca artık hain planlar açıkça uygulamaya konulmuş, PKK ile yurt içinde kanlı eylemler gerçekleştirilirken Suriye’de de Türkiye’yi güneyden kuşatacak uydu bir terör devleti kurulmak üzere PYD silahlandırılıyordu. PKK nın yurt içinde şehirlerde gerçekleştirdiği hendek çatışmaları Fetöcü komutanlara rağmen zaferle sonuçlandı ve PKK şehirlerden atıldı.
Bütün bu hain planların akamete uğraması ABD yi çılgına çevirdi. Bir türlü, istedikleri planlara engel olan Erdoğan mağlup edilemiyordu. Sonunda 15 Temmuzda hain darbe girişimine kalkıştılar ve yine aziz yüce Türk milletinin çoktandır unutulmuş Osmanlı tokadını yediler. Millet reisinin bir tek sözüyle kahramanca tanklara, uçaklara göğsünü siper etmiş ve zafere ulaşmıştı.
Herkes, 15 Temmuz niçin yapılmak istendi diye kafa yorarken Membiç, Rakka, Musul planları her şeyi açığa çıkarmıştı. ABD, PYD (PKK) yi Membiç’e sürerek Afrin’e kadar ilerleyerek kuşatma planını başlatmak isterken Erdoğan dimdik durdu ve pişman ederiz diyerek bu planı durdurdu. Bunun üzerine 15 Temmuz sonrası Fetöcü hainlerden temizlenen ordumuzun desteğinde ÖSO ile Fırat Kalkanı operasyonu Mercidabık zaferinin 500. Yıl dönümünde başlatıldı. Ardından, ABD Rakka için ve Musul için PYD (PKK) yi ileri sürmek ve Türkiye’yi devre dışı bırakmak istedi. Fakat Erdoğan yine dimdik durarak, rest çekerek B ve C planlarımızı devreye sokarız diyerek bu girişimleri de önledi.
Şimdi işte, burada durup düşünelim 15 Temmuz niçin yapıldı diye. Eğer darbe başarılı olsaydı ve Erdoğan yok edilseydi. ABD bütün bu planlarını gerçekleştirecek, Musul’a Şii milisler ve PKK sokularak mezhep savaşı bütün İslam âlemine yayılacak tabii bu arada ABD bölgenin tek hâkimi olacak ve PKK ile Türkiye bölünecekti.
Bütün bunlar Fetönün ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu çok açık göstermektedir. OHAL sonrası mağdur edebiyatının ne anlama geldiğini, milleti ve devleti hedef almış bir hareketin destekçisi olan hiç kimsenin devlette görev alamayacağı, bütün finans desteğini sağlayan özel sektörün yok edilmesi gerektiği çok net anlaşılmalıdır. K. Kılıçdaroğlu bir bebeğin annesinin gözaltına alınmasının (öldürülmesi değil) propagandasını yaparken anası babası şehit edilen bebekleri gizlemeye çakışmaktadır. Eğer darbe gerçekleşseydi, yukarıda saydığım vahim olayların yanında başta cumhurbaşkanımız Sayın R. T. Erdoğan, başbakanımız Sayın Binali Yıldırım ve on binlerin aynı darbe gecesi milleti katlettikleri gibi katledileceklerini de gizlemeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak, ABD ve batının ısrarla Erdoğan’ı niçin yok etmeye çalıştığını, sayın cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın milletimiz, devletimiz, ümmetimiz ve hatta insanlık için ne anlama geldiğini çok iyi anlamalıyız. Erdoğan oldukça bütün mazlumlar O’nu örnek alarak cesaret kazanacak ve boyun eğmeyecek ve eninde sonunda zalimlerin zulmüne başkaldıracak ve zulüm sona erecektir.
Allah seni korusun sayın cumhurbaşkanım, milletin, ümmetin ve mazlumların duası seninledir.
Uz. Dr. Cengiz Sandıklı 16.10.2016
İzmir 1. Bölge 25. Ve 26. Dönem M. V. A. Adayı
Güzelbahçe Belediye Başkan Adayı


